Sevdiğiniz İnsanı Başkasına Gülerken İzlediniz mi Hiç ?

   Tuhaf olan her birimizin dünyanın çeşitli yerlerinde yüreğimiz acıdan paramparça olduktan sonra sorgulamamız hayatı. Kimimiz bir uçurumun kenarında hayata el sallarken, kimimiz kurumuş bir ağacın kurumuş yapraklarını kendi hayatımızla özdeşleştirirken, kimimizde yitip giden yaşanmamış yılları hatırladığımızda gözümüzden akan bir çift göz yaşına sığdırıp sorguluyoruz.


   Yıllar geçiyor, mevsimler değişiyor biz içimizde sakladığımız yaşanmamış güzel günlerin özlemini ya bir duble rakıya yada bir denizin uçsuz bucaksız maviliğine hapsediyoruz. Ruhumuz geçmişte çektiğimiz acılarla ve gelecekte yaşanmasından umudu kestiğimiz hayaller arasında sıkışıp kalıyor. Nefes aldığımız her saati yüreğimiz ağzımızda ve unutamadıklarımızı özleyerek geçiriyoruz. Bir zaman sonra çektiğimiz acıya aşık oluyoruz. Acıyla harmanlanıp ruh gibi yaşarken içimizde kopan fırtınaları kimse bilmiyor. Yüzümüz gülerken kalp gözümüzden kan damladığını kim nereden bilsin ki. Her gece kat kat karanlığı yorgan misali üstümüze örtüp ısınmaya çalışırken içimizin titremesini ve hıçkırarak ağladığımızı kimse duymasın diye gözyaşlarımızı içimize akıttığımızı kim bilebilir ki. Bacaklarımızı karnımıza çekip yatağın içine gömülürken ki çaresizliğimizi, yetim kalmış hayallerimizi literatürdeki hangi kelime ifade edebilir ki.


   Acı ile yatıp acı ile kalkmanın tarifi imkansız yorgunluğunu yaşamak, her yeni güne lanet ederek uyanmak hangi sözle tarif edilebilir ki. Belkide adına hayat dediğimiz tek kelime yeterlidir kim bilir...


Yorumlar